Şeyha, Suriye’den 5 sene önce Türkiye’ye gelen göçmen bir kadın. İsrail sınırına yakın bir kasabada 1966 yılında doğmuş, Arapça öğretmeni. 29 yaşında evlenmiş, kocası savaş başladıktan sonra rejim muhalifi olması dolayısıyla tutuklanmış ve daha sonra öldürülmüş. Oğlunu 15 yaşında, düşen bomba sonucu kaybetmiş. Her şeyi geride bırakarak, başka bir hayatın özlemiyle, illegal yollardan kardeşinin yardımıyla önce Lübnan’a gidiyor, daha sonra da İstanbul’a Sabiha Gökçen Havalimanına geliyor.
Şeyha çok az Türkçe biliyor, Antakyalı arkadaşımın Arapça’dan çevirisiyle bu mülakatı gerçekleştirdik.
İstanbul’a geldikten sonra neler yaptın? Hayatını nasıl idame ettirdin?
İstanbul’a akrabalarımın yanına geldim. Onlar benden öce Türkiye’ye gelmişlerdi ve ne yapılması gerektiği biliyorlardı. ASAM’a (Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği) gittim; sağlık, hukuk ve psikolojik danışmanlık aldım. Daha sonra ASAM’da Arapça öğretmenliği yaptım ve hayatımı kazanmaya başladım. Akrabalarımın durumu iyi değildi, kız kardeşim de Türkiye’ye gelmeye karar vermişti, o sebeple kendime ayrı bir ev tutmaya karar verdim.
Ev tutarken tek başına göçmen bir kadın olarak zorluk yaşadın mı?
Bütçem çok kısıtlıydı, önce Balat’ta çok kötü şartlarda olan, kırık, dökük, sobalı, çok pis bir evi 750 TL’ye kiraladım; sözleşme bitecekken ev sahibi, fiyatı 900 TL yaptı ve ayrıca 1000 TL istedi, arkamızda ödenmemiş bir fatura bırakırsak diye. Yurtdışına her an gidebiliriz düşüncesiyle, her hangi bir aksaklık olmazsa 1000 TL’yi geri alabilecek miyim diye sordum. “Hayır!” dedi. Ev sahibime kirayı elden bırakırdım ancak beni bir kez bile içeriye çaya ya da kahveye davet etmedi. Bu beni çok üzerdi.
Kız kardeşin nasıl geldi?
Benim iki kız kardeşim var; Türkiye’ye gelecek olan kız kardeşim, en küçük kız kardeşime bakıyordu ve onu bırakmak istemiyordu ancak bir gün beni aradı ve benim yanıma gelmek istediğini söyledi. Annem ve babam savaşın ilk yıllarında ölmüştü. Küçük kız kardeşimi, evli olan erkek kardeşime bırakarak Türkiye’ye geldi. Önce Hatay’a geldi illegal yollardan. Sınır kapısında bir müddet tutuldu, daha sonra kimliği oluşturulup bırakıldı; otobüsle İstanbul’a geldi. O da öğretmen. Bekar. ASAM’dan psikolojik destek aldı, oldukça hassas ve kendine ufacık şeyleri bile dert eden biridir. Hala da atlatamadı. Sorunlarını çözemiyor ve kafaya takıyor.
Kız kardeşinle birlikte geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz?
Ben çalışıyordum ancak kazandığım para çok kısıtlıydı. Bir çocuğuyla, nispeten büyük ve daha düzgün bir evde yaşayan Suriyeli komşum, biz yurtdışına çıkıncaya kadar kışı beraber geçirebileceğimizi ve bize bir oda kiralayabileceğini, birçok şeyi ortaklaştırarak daha ekonomik yaşayabileceğimizi söyledi. Bizim yaşadığımız ev çok kötüydü, tabi yurt dışına gideceğimizi de düşünerek, bu teklifi olumlu karşıladık. Ona oda için 1000 TL ödedim. Eve taşınırken giysilerimiz dışında aldığım bütün eşyaları eskiciye sattım ve komşumun yanına taşındık. Ancak, bir hafta sonra sorun çıkmaya başladı, işe gitmek için çok erken kalkıyordum ve duş alıyordum, onu rahatsız etmeye başladı; kız kardeşim ev temizliğine yardım etmek istiyordu, izin vermiyordu, daha sonra da “ben sizin hizmetçiniz miyim!” demeye başladı, bunun gibi birçok küçük şey sorun oldu. Daha sonra, bize başka bir yer bulmamız gerektiğini söyledi. Başka bir ev aramaya başladık. Şimdi, 900 TL’ye yurtdışına gidene kadar bir ev buldum; tekrar eskicilerden ev eşyalarını toparlamaya çalışıyorum. Kız kardeşim evde boncuk işi yapıyor.
Hala ASAM’da mı çalışıyorsun?
Beyazıt’ta Suriyelilere ait bir giyim mağazasında yemek yapıyorum. Akrabalarım buldu bu işi.
Biraz kadın hareketinden konuşalım istiyorum. Suriye’de savaş başlamadan önce bir kadın hareketi var mıydı? Kadınların sıkıntıları nelerdi?
Savaştan önce diğer Arap ülkelerinde de olduğu gibi, muhalif bir kadın hareketi başlamıştı ancak Rejim muhalefeti acımasızca bastırıyordu. Savaş başladıktan sonra Rejim, muhalefeti “İslamcı” olarak nitelendirdi ve ilk başlarda muhalif gördüğü kadın hareketini İslamcılara karşı desteklemeye başladı. Kadınlar şu an savaş öncesine göre daha özgürler ve kendi adlarına karar verebiliyorlar.
Bu söylediğin çok ilginç!
Savaş kadınların birçok yakınını kaybetmesine sebep oldu ve hayatta kalabilmek için tek başına mücadeleyi gerektirdi. Kadınlar güçlendi, birçok şeyi tek başlarına yapmak zorunda kaldılar ve 7/24 özgürlük istiyorlar.
(Neredeyse “savaş iyi ki çıktı” noktasına geldi konuşma, bunu biraz düşünmeliyim, buradan çıkarılabilecek iyi bir değerlendirme olmalı).
Ben savaştan önce Türkiye’ye gelmiş olsaydım ve tek başına yaptığım bütün bu şeyleri yapmak isteseydim, yapamazdım. Kadınlar gösterilere katıldı, ön saflarda yer aldı. Hatta birçok kadın 20 yıl sonra boşandı, özgürlüklerini aldı.
Suriye’deki akrabalarınla hala görüşüyor musun?
Kardeşlerim, eşleri ve çocukları hala oradalar. Bazıları öldü. Bir yeğenim Almanya’da. Suriye’de üniversite okuduktan sonra Almanya’ya gitti.
Nasıllar peki?
Yaşadığımız yer Rejimin kontrolü altında ve şu an “barış” var. Bombalar patlamıyor. Ancak, hayat artık çok pahalı Suriye’de. Yaşadığımız ev, Rejim tarafından kullanılmış ve harap edilmiş. Evimizi çok güzel yaptırmıştık, bahçeliydi. Zeytinimiz vardı, sebze ekerdim, hiçbir şeyi dışarıdan almazdım, yetiştirmeyi ve onları yemeyi çok severdim. Arabamız vardı, şartlarımız iyiydi. Bizim ülkemiz zengin bir ülkeydi ancak devletin geliri Esad’a gidiyordu; biz yurttaşlara yatırım yapılmadı. Bizim sigortamız yoktu. Yollarımız, hastanelerimiz kötüydü. Şimdi, devlet var gibi görünse de yok aslında. Gençlerin önündeki en büyük tehdit uyuşturucu. Eczanelerde bile satılıyor, erişim çok kolay. Ahlaki bir çöküş var.
Birçok acılar yaşamış ve kendi başına birçok zorluğun üstesinden gelmeye çalışmışsın. Çok güçlü bir kadın olduğunu söylemeliyim. Peki, Türkiye’deki kadınları nasıl görüyorsun?
Türkiye’deki kadınları farklı görmüyorum. Yalnız, Türkiye’de kadınlar çok çalışıyor (gülüşüyoruz). İstanbul’da kadınlar Suriye’den daha özgür tabi.
Bir karşılaştırma yaparsan kadın haklarına ilişkin?
Suriye’de çocuk gelin sayısı oldukça fazla, birden fazla eş alınabiliyor, kültürel bir kapanma var her ne kadar bölgeden bölgeye ve inanca göre değişse de. Evde kadınlar çalışıyor, boşanma çok kolay çiftler anlaşırlarsa. Dini nikah çok yaygın. Kadınlar okuyor ancak çalışan kadın sayısı az. Aslında Türkiye ile benzerlikler gösteriyor ancak Suriye daha kötü.
Son olarak gelecek planlarını soruyorum. Ne yapmak istiyorsun? Türkiye’de kalmak istemiyorsun anladığım kadarıyla.
Almanya’ya gitmek ve bir kafe işletmek istiyorum ve orada Arap kahvesi yapmak istiyorum. Almanya’da akrabalarım var. Ancak kendime ait bir hayat kurmak istiyorum orada.
Bir gün Suriye’ye geri dönmek ister misin?
Evet, isterim ancak ziyaret amaçlı. Bu kadar özgürleşmişken tekrar cahil bir ortama geri dönmek istemiyorum. Yaşanan savaş her ne kadar kötü olsa da bizi özgürleştirdi.
Mülakatı yaptığımız gün Şeyha’nın doğumgünüydü. Buruktu ancak kararlı ve sağlam görünüyordu. Mumlarını üflerken ne dilediğini tahmin etmek zor değildi. Hikayesini anlatırken çok duygusallaşacağını düşünüyordum ancak o oldukça güçlüydü, bir çok soruyu açıklıkla cevapladı ve insanlar hikayesini bilsin istiyordu. Birbirimize teşekkür ederek ayrıldık.
Umarım planlarını gerçekleştirir ve Almanya’ya gider Şeyha.
Berivan Öncel (Gıda Mühendisi)