Toplumsal, bilimsel, sanatsal, her çeşit ilerleme bir bayrak yarışıdır, taş taş üstüne koymaktır. Bu nedenle bir toplumsal hareketin sürekliliğinin ilk koşulu o hareketin tarihinin bilinmesidir. Bu bilgi, yani aynı amaçlar için mücadele etmiş insanların varlığının bilgisi, kişiyi yolunda hem daha hızlı hem de daha emin adımlarla yürütür. Daha hızlı yürütür çünkü geçmiş deneyimler kişinin ufkunu açar, bakışını zenginleştirip boyutlandırır; daha emin yürütür çünkü bir insana, çevresindeki herkes “ak” derken ayağa kalkıp “hayır, karadır” deme gücünü ve cesaretini ancak önünde yürümüşlerin ve arkasında yürüyeceklerin olduğunu, yalnız başına olmadığını bilme duygusu verebilir.

İlk kadın romancımız Fatma Aliye Hanım 1896’da yaptığı Ünlü İslam Kadınları başlıklı araştırmasında, 13. yüzyılda erkeklere ders veren 100’e yakın kadın profesörün varlığından söz ederken şaşkınlığını gizleyememiş ve kendi tarihimiz hakkında nasıl bu kadar bilgisiz olabiliriz sorusunu sormuş; 1991 yılında tamamladığı doktora tezi Osmanlı Kadın Hareketi [1]başlıklı çalışmasında Serpil Çakır da aynı şaşkınlığı dile getiriyor.

Cumhuriyet rejimine geçildikten sonra tutucuların tepkilerine, ayak diremelerine karşın medeni kanun gibi, kadınlar için seçme seçilme hakkı gibi çok önemli reformlar yapılmıştır, ancak bu topraklarda kadının hak mücadelesi bu dönemle başlamıyor. Bu reformların gerisinde Osmanlı kadınlarının 19. yüzyılda hız kazanan inatçı mücadelelerinin izleri de olsa gerek. Osmanlı döneminde, özellikle 1908’de ilan edilen II. Meşrutiyet’le birlikte etkin, tabana yayılmaya çalışan, eylemci bir kadın hareketi, kadın mücadelesi görülüyor. O güne kadar yalnızca eş, anne ve ev kadını olarak görülmüş olan Osmanlı kadınlarının toplumsal yaşamda yer alma istemleriyle, durumlarını sorgulamaları ve aşmak için çareler aramalarıyla biçimlenen bu kadın hareketi iki koldan gelişmiştir: Basın (kadın dergileri) ve örgütlenme (kadın dernekleri).

Osmanlı Kadın Dergileri

Osmanlı kadınları önce çeşitli gazetelerde, sonra bu gazetelerin kadın sayfa ve eklerinde, giderek de kadın dergilerinde yazmaya başlıyorlar. Yazarlık eden kadınlar genellikle ?ve doğal olarak- dönemin aydın-bürokrat kesiminin, iyi eğitim görmüş kızları ve eşleridir. Bu kadın yazarlar arasında kadınların seslerinin duyulması ve birlik olmaları için etkin uğraş veren, Tarihçi Cevdet Paşa’nın kızları Fatma Aliye ve Emine Semiye’yi en başta sayabiliriz. Harp Okulu Müdürü Osman Paşa’nın kızı Şair Nigar bint-i Osman, Ahmet Vefik Paşa’nın torunu Fatma Fahrünnisa, Hekim İsmail Paşa’nın kızı Şair Leyla, Erkan-ı Harp Feriki Abdi Paşa’nın kızı Fatma Kevser, Ahmet Cevdet Paşazade Sedad Bey’in kızı Zeyneb, Abdülhak Hamid Bey’in kızı Hamide, Binbaşı Bağdatlı Mehmed Tevfik Bey’in kızı Gülistan İsmet dönemin başlıca kadın yazarlarıdır. Ancak bu gazete ve dergiler yalnızca entelektüel çevreden kadınların yazılarını yayımlamamıştır, geniş yer ayrılan okur mektupları köşeleriyle kadınlara kendi sorunlarını, sıkıntılarını kendi ağızlarından, kendi sözcükleriyle anlatabilme fırsatını da vermiştir.

Bu gazete ve dergileri kronolojik olarak sıralarsak;

– 1868’de yayımlanan Terakki gazetesi kimliklerini belirtmeden kadınlardan gelen mektuplara yer vermiştir. Örneğin bir kadın vapurlarda kadınlara ayrılan yerlerin kötülüğünden yakınarak, erkeklerle aynı bilet parasını ödeyerek vapura bindikleri halde neden kötü yerlerin kendilerine verildiğini sormuş, okuma yazma bilmeyen bir kadın ise başkasına yazdırdığını söylediği mektubunda çok kadınla evliliği sorgulamıştır.

– İlk kadın dergisi 1869’da, Terakki gazetesinin 48 sayı olarak çıkardığı, Terakki-i Mukadderat dergisidir. Bu dergide Batı’daki feminist hareketle ilgili bilgi verilmiş, kadınların eğitim görmesinin önemi üstünde durulmuş ve yine kadınlardan gelen mektuplara yer verilmiştir.

– Yazıların genellikle imzasız olarak çıktığı 1875 tarihli Vakit yahud Mürebbi-i Muhadderat dergisi ve Ayine dergisinde evlilik, eşlerin görevleri, çocuk bakımı, terbiyesi gibi konulara değinilmiştir.

– 1880’de yayımlanan ve kadınları birçok konuda bilgilendirmeye çalışan Aile adlı dergide imza kullanılmamıştır, ama yazıların hepsini Şemseddin Sami kaleme almıştır.

– Kadınlardan gelen mektupların dışında yayımcısı Mahmud Celaleddin’in yazılarını içeren 1883 tarihli İnsaniyet dergisinde, Mektepli Kız rumuzuyla yazan bir kadın, kadın dergilerinde kadınların yazılarına öncelik verilmesini istemiştir.

– Kadın yazarların çoğaldığı 1883 tarihli Hanımlar dergisi, ev idaresine ilişkin bilgiler vermiş, edebi yazılara ve tarih konularına yer ayırmış, yabancı dil öğrenmenin önemi üstünde durmuştur.

– 1886 yılında sahibi kadın olan ve yazı kadrosunun tamamı kadınlardan oluşan ilk dergi yayımlanmıştır: Şükûfezar [Anlamı: Çiçek bahçesi]. Dergi, önsözünde amacını”Biz ki saçı uzun aklı kısa diye erkeklerin hande-i istihzasına [alaylı gülüşlerine] hedef olmuş bir taifeyiz. Bunun aksini ispat etmeye çalışacağız. Erkekliği kadınlığa, kadınlığı erkekliğe tercih etmeyerek, şâh-râh-i sa’y-u amelde [çalışmanın doğru yolunda] mümkün olduğu kadar payendâz-ı sebat [ayak direten] olacağız” diye açıklamıştır. Derginin sahibi Arife de, öbür yazarları da kendilerini baba ya da koca adlarıyla değil, yalnızca kendi adlarıyla tanıtmışlardır.

– 1888 yılında eğitime öncelik veren, kız okullarının durumunu irdeleyen ve Şair Nigar bint-i Osman gibi, Şair Leyla gibi ilk edebiyatçı kadınların yapıtlarına yer veren Mürüvvet dergisi yayımlanmıştır.

– 1889 yılında iki kadının çıkardığı, ev işleri, çocuk bakımı, aşçılık, pastacılık konularını işleyen Parça Bohçası dergisi tek sayı yayımlanmıştır.

– 1 Ağustos 1895’te, başyazarı ve yazı kadrosunun neredeyse tamamı kadın olan ve 1895-1908 arası tam 604 sayı yayımlanarak en uzun soluklu dergi olan Hanımlara Mahsus Gazete yayın hayatına başlamıştır. Kadınların sorunlarını, aile, iş ve çalışma yaşamlarını, eğitimlerini konu alan derginin okurlarına aşılamak istediği en önemli şey, kadınların her işi başarabileceği inancıdır. Kadının durumuyla toplumun durumu arasında bağ kurularak kadının konumu sorgulanmış ve erkekle kıyaslanmıştır. Kadınların birbirlerinden ve dünya kadınlarından haberdar olmalarını sağlamaya çalışan dergi, kadının “nesil yetiştiren” oluşunu öne çıkararak eğitim görmesinin ve kendini geliştirmesinin şart olduğu görüşünü işlemiştir. Bu gazetedeki yazılarında kadınların kendi tarihlerini bilmelerinin önemine dikkat çeken Fatma Aliye, erkeklerin toplumsal yaşam içinde kadınlara engel olduğunu, bilim ve sanatın kapılarını kadına kapadığını ilk dile getiren kişi olmuştur. Avrupa ve Amerika’daki erkeklerin de Osmanlı erkeklerinden farklı olmadığını, onların da kadınları aşağı gördüğünü yazmıştır. Hanımlara Mahsus Gazete bir kütüphane kurarak şair ve yazar kadınların yapıtlarının basımını ve satışını yapmıştır.

– Haftalık Malumat Mecmuası 1895 yılında 27 sayılık Hanımlara Mahsus Malumat dergisini yayımlamıştır. Dergide Ahmet Rasim, Nazif Sururi, Mehmet Cemal gibi tanınmış yazarların kadınlara ilişkin yazılarıyla kadınlardan gelen mektuplara yer verilmiştir.

– 1906’da Kırım’da, Tercüman gazetesinin eki olarak Alem-i Nisvan adlı bir kadın dergisi yayımlanmıştır. Kafkasya’da yaşayan Müslüman kadınlara yönelik bu dergide kadınların yaşadıkları kötü koşullar betimlenmiş ve çözüm önerileri sunulmuştur.
1908’de II. Meşrutiyet’in ilanıyla kadın dergilerinin sayısı birden artmıştır. Ayrıca Tanin, Servet-i Fünun, Sabah, Millet gibi günlük gazetelerde de kadın imzalarında artış görülmüştür.

– 1908’de yayın hayatına başlayan Demet adlı dergide ünlü erkek yazarların yanısıra Halide Edip, İsmet Hakkı, Fatma Müzehher gibi kadın yazarların yazıları da yer almıştır. İsmet Hakkı Hanım kadınların ikincil olmaktan kurtulmalarını istediği yazısında şöyle demiştir:”Bizler şu asrın terakkiyatından ne hisse alacağız? Yine o tepile tepile, eğitile eğitile maziye karışdı zannettiğimiz üzüntülerle mahrumiyetlere mi münkad olacağız [boyun eğeceğiz]? Hayır hayır artık çok çektik yetişir. Evet, artık bu yeknesak siyah gölgelerde bu bar-ı gaflete [gaflet yüküne], hissiz, mütevekkil katlanmak istemiyoruz”. Dergide feminizm kavramı tartışılmış, kadınların mesleki olarak sınırlandırılmalarına tepki gösterilerek kız okullarına da fen dersleri konması gerektiği söylenmiştir.

– Eylül 1908-Kasım 1909 arasında yayımlanan Mehasin, ilk renkli ve resimli kadın dergisidir. Kadınlar için düzenlenmiş konferans metinleri yayımlamıştır.

– Selanik’te çıkan ilk kadın dergisi olan Kadın, Ekim 1908-Mayıs 1909 arasında yayımlanmıştır. Özellikle eğitim ve toplumsal yaşama katılım açısından kadın konusu üstünde durmuştur. Batılı kadınların kazandıkları haklarla ilgili Osmanlı kadınını bilgilendirmiştir.

II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e kadar çok sayıda kadın dergisi yayımlanmıştır, ancak bunlardan bir tanesi diğer dergilerden farklı bir yerdedir: Kadınlar Dünyası. 1913-1921 yılları arasında yayımlanmış olan Kadınlar Dünyası’nın adı özel olarak seçilmiştir; dergi hem kadınların kendilerine özgü bir dünyaları olduğunu herkese göstermeyi, hem de kadınlar için yeni bir dünya istemeyi misyon edinmiştir. Amaçlarından biri kadınları düşüncelerini, duygularını dile getirmek, kim olduklarını ortaya koymak konusunda bilinçlendirmek olan dergiye toplumun her kesiminden kadınlar ve yalnızca kadınlar yazmıştır. Dergiye gönderilen okur mektuplarında yaşamlarından hoşnutsuz kadınların kurtuluş arayışları göze çarpmaktadır.

Kadınlar Dünyası kadın ve erkek arasında yetenek, zeka bakımından hiçbir fark bulunmadığını, kadının ezilmişliğinin nedeninin yetiştiriliş koşulları olduğunu, kadını yalnızca eş, anne, ev kadını olarak görmek isteyen erkeğin kadına bir yaşam biçimi dayattığını savunmuştur. Kadının başka bir yaşam biçimi olabileceğini bile bilmediğini, kendi haklarından habersiz olduğunu belirterek bu durumu aşmak için kadının kendi geçimini sağlaması ve toplumsal yaşama katılması gerektiğini ileri sürmüştür. Kadınlar Dünyası’nın kadının sorunlarına çözüm yolu,”toplumsal inkılaptan bağımsız olmayan bir kadın inkılabı”dır.”Bugünkü hayat yenilik istiyor” diyerek Osmanlı toplumuna bir inkılap gerektiğini vurgulayan dergi için kadın inkılabının amacı kadın erkek eşitliğinin sağlandığı yeni bir dünya kurmaktır.

Nasıl bir dünya olacaktır bu:”Haksızlığı, biçareliği, müsavatsızlığı [eşitsizliği] kaldırarak, ahlakın, vicdanın muhakemesiyle vücuda getirilecek yeni ve insani bir teşkilat”. Derginin yazarlarından Mükerrem Belkıs kadınların ancak hemcinsleriyle dayanışma içinde, ortak bir mücadeleye girişmeleriyle kadının ezilmişliği sorununun aşılacağını ileri sürmüştür. Dergi bu amaçla 55. sayıda programını yayımladığı, Osmanlı kadınlarının hak mücadelesini yürüten Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-i Nisvan Cemiyeti’ni kurmuştur. Hem derginin sahibi hem cemiyetin kurucusu olan Ulviye Mevlan, temel sorunu kadının üretici olmamasında görmüş, kadınlığı bilinçlendirerek üretken kılmayı hedeflemiştir. Dünya kadın hareketinden destek alan, yabancı basının da ilgi gösterdiği Kadınlar Dünyası yerli basından ? kimi yazarlar dışında- pek destek görmemiştir. Radikal söylemi zaman zaman tepki de çeken dergi, eleştirilere karşı sert tartışmalara girmekten çekinmezken, kendi kavramlarını da (feminizm anlamında kullandığı kadınlık ya da nisaiyyun gibi, hukuk-ı nisvan [kadın hukuku] gibi) oluşturmaya/açıklamaya, bu kavramlarla ilgili çarpık, taraflı yorumların yanlışlığını ortaya koymaya çalışmıştır. Yayın ilkesini kadının erkekle eşit olmasına çalışmak olarak belirleyen Kadınlar Dünyası, Osmanlı döneminde ilerici kadın hareketinin en gür ve kararlı sesi olmuştur.

Elif Aksu (Uzay  Mühendisi)

 

1) Osmanlı Kadın Hareketi, Serpil Çakır, Metis Yayınları, Kadın Araştırmaları Dizisi – 4, Eylül 1996, İstanbul. Bu yazı, Serpil Çakır’ın adı geçen çalışmasından özetlenerek hazırlanmıştır.

Konu hakkında yorumunuzu yazın...