Kadın ve çocuklar, tarih boyunca iktidarların kitleleri etki altında tutmak için ajitasyon ve propaganda nesnesi olarak görülmüş ve etkin bir şekilde kullanılmıştır. Kadın çoğu zaman vizyonu temsil etmiş, çocuklarsa vicdanı. “Her başarılı erkeğin arkasında başarılı bir kadın vardır” profiliyle kadına güçten istediği pay, bir erkeğin kaburgasından gelmesi metaforuna benzer bir şekilde lütfedilmiş ve o da bu hazzı tatmaktan eksik bırakılmamıştır ki, güç bir ihtiras olarak kadının bünyesinde büyüsün ve arzu edilsin fakat asla gücün sahibi olan erkeğin önüne geçmesin, destekleyicisi olarak kendini devam ettirsin.

Simone de Beauvoir kadının tarihte başına gelenin köleleştirme olduğunu kabul etmez, o erkeğin hizmetkârı olur. Bu hizmetin psikolojik boyutunu Beauvoir “ebedi dişi miti”ni anlatırken ele alır. Kadın erkek tarafından “mutlak başka” olarak kurulurken, erkek onu yaşamın, doğanın güçleriyle karıştırmış, ona doğurganlığı zemininde büyülü güçler atfetmiş, ondan korkmuş ve onu “özsel” veya “esas” olan olarak koymuştu. Öte yandan, özsel veya esas olarak koyulduğunda da kadın, tıpkı doğa gibi, sahip olunan ve sömürülen bir varlıktı. Önünde diz çöktüğünde bile, ona sahip olduğu ayrıcalığı, esas olma rolünü veren erkekti. Ana Tanrıça ne kadar güçlü olursa olsun, erkek bilinci tarafından kurulmuş, koyulmuş ve yaratılmıştı.*

İktidarlar bir taraftan güçlü kadın modeliyle örnekler oluşturarak, ideolojilerini “olması gerekeni” resmederek güçlendirmiş; diğer bir taraftan zayıf olarak tanımlamış oldukları kadın mitini kullanarak egemenliğini “ihtiyaç duyulan” olarak meşrulaştırmıştır. Kadın, her iki şekilde de iktidarın gücüne hizmet ettirilmektedir. Buradaki mesele kadının ortaklaştığı durumdur. Kadın kendisine atfedilen kimliğiyle özdeşleştiği vakit kullanılma durumundan çıkar ve bilinçli bir şekilde iktidarın kendisine dönüşür. İktidar kadın, tıpkı bir erkek gibi kendisi dışındaki kadınları “öteki” diye tanımlar ve esas olanın yani “benzemesi gerekenin” kendisi olduğunu ortaya koyar.

Irkçı iktidarlar kadının değişen toplumsal rolünü çok iyi fark etmiş ve kendi güçlerinin pekişmesinde kadına etkin ortak bir rol biçmişler, aynı zamanda ırkı kadının üzerinden tanımlayarak asıl kontrol edilmesi gereken kesim olarak hedeflemişlerdir. Kadın örnek bir model olarak iktidara ortaklaştırılmış, egemen erkek tarafından biçilen rolleriyle nemalandırılmış böylece, kendisini sorgulamadığı kadın kimliğine hapsedilmiştir. Irkçı politikalar, kendi ırkına mensup mazlum kadınları ideolojisine hizmet eden neferler haline dönüştürürken, ötekileştirdikleri kesimin aynı mazlum kadınlarına yabancılaştırırlar. Irkçı bakış açısı, kendisini mağdur olarak tanımlayarak ötekileştirdiklerine saldırısını meşrulaştırır ve ona dair olan her şeyi aşağılayıp kendisini yücelterek egemen kılar. Mağdurları arkasına alarak egemen bir güce dönüşen ırkçılık, üstünlüğü üzerinden politikalar üreterek ideolojisini oluşturur. Bu güce eklemlenebilecekler de ancak yine kendi ırkına mensuplardır, öteki her ne kadar çaba gösterse de, kendini inkâr etse de, ona dair olan her şey kirlidir ve üstün olan bunlardan temizlenmiş olandır.

Doğa bilimleri ile toplum bilimin yöntemleri aynı değildir. Doğa bilimlerinin yöntemi; olguları gözlem, soyutlama, deney vb yoluyla damıtır. Bilginin amacından bağımsız hale getirerek saptar ve aralarındaki ilişkileri bu damıtık ve amaç yoksunu durumlara dayandırır.( Lukacs) Toplumda “hijyen” yaratma isteği yani kendine benzemeyeni dışlama ve hatta yok etme eğilimi olarak ortaya çıkan ırkçılık da insanları nesneleştirir. Bir ameliyathane için gerekli steril ortamın ancak hava içindeki partikül sayısının minimize edilmesi ile olanaklı olması gibi, toplum partikül olarak görülenden temizlenmelidir. Temizleme yöntemi olarak; kamusal alandan dışlamaktan başlayıp, bedensel yok etmeye kadar uzanan çeşitli yöntemlere şahit oldu insanlık tarihi. Ezilen cins olan kadınların kendi ezilme ve dışlanma pratikleri, ırkçılığı ayırt etmede yardımcı olabilir. Yeter ki, çocukluğumuzdaki masallardan başlayıp hayatın her alanında dayatılan egemen ideolojiyi sorgulama cesaretini gösterebilelim.

Toplum mühendisliği, ırkçılık neticesinde ortaya çıkan mağdurların birbirine yabancılaştırılmasında kullanılan çok etkin bir politika olmuştur; homojen bir toplum oluşturma arzusuyla istenilen vatandaş profili belirlenir ve bunun dışında kalanlar zapturapt altına alınır. Seçili profile benzetme maksatlı soyu kırmak, katliam ve asimilasyon amaca hizmet eden yöntemler olarak kullanılır. Soyun devamı kadınla olduğundan , güvenlik kadının öncelikli hassasiyeti olduğundan, kültür ve dil kadinla aktarildigindan her türlü ırkçılığın hedefi kadınlar olmuşlardır. Benzerine yabancilaştirilan toplumda, kurbanın benzerinden zalim yaratılmıştır. Toplum öncelikle en uysal noktalarından, kadın ve çocuklardan yana kırılır ve acılara seyirci hale getirilir, seyrettikçe yabancilaşan toplumda ofke hakim olur ve ofkeler birbirini besler. Bu zincir birbirini anlama çabasıyla bozulacak ve huzur “dinlendikçe” oluşacaktır.

Berivan Öncel (Gıda Mühendisi) ve Behice Çağlar (Makina Mühendisi)

* Simone de Beauvoir, Zeynep Direk’ten alıntı.

Konu hakkında yorumunuzu yazın...