Mühendislik çalışma yaşamında erkek işi olarak nitelenen mesleklerden biri… Bu yüzden ilk olarak iş ilanlarındaki ayrımcılık çıkıyor karşımıza. Doğrudan ‘bay’ eleman aranıyor veya dolaylı olarak ‘askerliğini yapmış’ eleman aranıyor ilanlarıyla karşılaşıyoruz, sıklıkla… Yine de inatla o işlere başvuruyoruz ancak ne aranıyoruz ne de özgeçmişimiz değerlendirmeye alınıyor. Mezuniyetten sonra fabrikada çalışma hevesiyle bir firmaya başvurmuştum, ama kadın olduğum için vardiya sistemine dayanamayacağımı, gecenin bir yarısı benim güvenliğimi sağlayamayacaklarını düşündükleri için kibarca reddedilmiştim.

Bir şekilde iş ilanını engelini aşıp, iş görüşmesine çağrıldığımda ise; Neden mühendis oldunuz? Fiziksel işleri becerebilir misiniz? Satış ve pazarlamayı düşünür müsünüz? Evlenmeyi ve çocuk sahibi olmayı düşünüyor musunuz? Gibi pek çok soruyla karşılaştım. Aslında mesleğe dair sorular sorsa da bir şeyler bildiğimi anlatsam istiyorsunuz ama maalesef konuşmanın yönünü siz belirleyemiyorsunuz…

Tüm bu engelleri aşıp çalışma yaşamına dahil olduğunuzda da sorunlar bitmiyor… Genelde kadın eleman geçici personel gibi görülüyor ve mesleki eğitimlerden yararlanamıyor. Terfi etme konusunda da öncelik erkeklere veriliyor. İlk işimde benden daha az bilgisi olan erkek meslektaşımın yarısı kadar maaş aldığımı öğrendiğimde kendimi kötü hissetmiştim. Hemen patrona koşup maaşıma zam istemiştim, o da onun statüsünün farklı olduğunu söylemişti. Sonrasında hemen iş aramaya başladığımı hatırlıyorum.

İşyerlerinde özellikle kadınlar cinsel tacize, yıldırmaya daha çok maruz kalıyor. Kadın olduğun için not tutma, telefonlara bakma, hatta çay getirip ikram etme gibi konular senden bekleniyor. İş yaşamı dışında ki ev işleri, çocuk ve yaşlı bakımı gibi hizmetleri de evde üstlendiğimizden yeterince dinlenemiyoruz. Bir de ciddiye alınmak için uğraşmak zorunda kalıyorsunuz. Okuldayken haftada 3 gün küçük bir firmada çalışıyordum. Gayriciddi davranışlar göstermesinler diye işe giderken cumhuriyet gazetesi alıyordum, etkisini de görüyordum.

İş yerinde sıklıkla yaşadığım sorunların başında önyargılar var. Çok gençsiniz, inisiyatif alabilir misiniz? Kadınlar genelde duygusaldır objektif olabilir misiniz? Hiç sahaya çıktınız mı? Erkek işçileri yönetebilir misiniz? Gibi sorularla gittiğim her şantiyede karşılaştım. Bu ön yargıları yıkmak için, her seferinde kendimi ispat etmek ve erkek meslektaşlarından 2 kat fazla çalışmak zorunda kaldım.

Şantiyelerin özgül koşulları da kadınlara göre düzenlenmiyor. Mesela bedeninize uygun kişisel güvenlik ekipmanı bulamazsınız. 38 Numara şantiye ayakkabısı için 4 ay beklediğim oluyor. Şimdi şöyle bir prensip geliştirdim, şantiyeden ayrılırken kişisel güvenlik ekipmanımı da yanımda götürüyorum. Çoğu şantiyede kadınlar tuvaleti olmaz veya çok uzaktadır. Var olan tuvaletlerde ise temizlik maddeleri bulunmaz, erkekler girmesin diye kilitlenir, anahtarla gezersiniz. Anahtar almayı her seferinde unutur kapıdan geri dönerim. Şantiye ofisleri, yemekhane çok tozlu ve soğuktur, sık sık hasta olursunuz. Hastalık izni alınca da kötü eleman olursunuz. Anne iseniz çocuğunuzu veya bebeğinizi işe getirme şansınız yoktur. O şantiyede çok fazla kadın çalışsa da çocuk bakım hizmeti diye bir hizmet verilmez.

Şantiyelerde; Erkek erkeğe yapılan muhabbetleri ve küfürlü konuşmayı engellemeniz nedeniyle fazlaca sevilmezsiniz. Sık sık ‘ben olsam şantiyede kadın mühendis çalıştırmam’ cümlesini duyarsınız. Sürekli ‘bir kek yapıp getirmediniz’ esprileri ile karşılaşırsınız. Genelde pantolon giyersiniz, etek giydiğinizde özel bir durum olup olmadığı sıkça sorulur. Öğle yemeği vaktinde işçi koridorlarından geçemezsiniz, sürekli bir çift göz sizi izler. Kafanızı önünüze eğip geçmeye çalışırsınız. Bir keresinde iş başvurusu için gelen bir arkadaşla görüşmemiz olumlu geçmesine rağmen, ertesi gün arayıp işe gelemeyeceğini söylemişti. Ben de herhalde başka bir iş buldu diye düşünüp çok ısrar etmemiştim. Bir zaman sonra başka bir yerde karşılaştığımızda anlattı. İş görüşmesi ertesinde çıkarken erkek işçilerin sözlü ve fiziki tacizine maruz kalmış ve böyle bir ortamda çalışamayacağına karar vermiş…
Duvarlara yazılmış küfürleri görmezden gelirsiniz ve nedense o küfürler hiç silinmez…

Şantiyede çalışırken, yaptığınız her hatanın belirgin bir şekilde görüleceği kadar göz önünde oluyorsunuz. Yaptığınız hatalardan genellemeye gidilir ve ‘kadın mühendisler böyledir işte’ denilir. Sizden önce bir kadın mühendis firmayı zor durumda bırakmışsa, genel olarak kadın mühendislerle çalışılmaz. Eğer eşinizle birlikte çalışıyorsanız, işten çıkarılmada gözden çıkarılan ilk siz olursunuz…

Şantiyelerde kadının özgül koşulları dışında kadın ve erkeğin ortak yaşadığı sorunlardan biri de iş kazaları. Türkiye’de neredeyse her gün ya ölümlü ya da yaralanmalı iş kazaları meydana geliyor. İş kazaları sıralamasında Türkiye, Avrupa’da birinciliğini, dünya sıralamasında ise üçüncülüğünü istikralı bir şekilde koruyor. İş kazalarının en fazla yaşandığı sektör ise inşaat işleri… Kendimce iş kazalarına yönelik bazı tespitlerim var.

Son çalıştığım iş yerinde 3 ölümlü iş kazası meydana geldi. Üçünün de en belirgin nedeni aşırı çalışma saatleri. İşler yetişmediği için cumartesi tam gün, Pazar günü de dönüşümlü olarak mesai yapılır. İş kazalarının hemen hepsi fazla mesaide meydana geldi. Yasal çalışma süresi 45 saat ama şantiyelerde 55 – 60 saatlere varan çalışma temposu vardır. Ben hiçbir iş güvenlik uzmanının bu konuda uyarıda bulunduğunu görmedim. Eksik makina ve teçhizat kontrolü de ölümlere davetiye çıkaran başka bir konu. Malzemelerin taşınmasında hava yağışlı ve güzergah yokuş üzerinde ise aracın tonaj değerinin düşmesi gerektiğini ancak yaşayarak öğrendik. İş güvenlik uzmanlarının böyle bir risk değerlendirmesi yoktu maalesef. Şans eseri işçimizin sadece kolu kırıldı. Şantiyede biriken çöpler nedeniyle ayağına çivi batan, ayak bileği burkulan çok işçiyle karşılaştık. İş yapılmadan evvel saha temizliği yapmak çoğu zaman maliyet olarak değerlendiriliyor. İş güvenlik önlemlerinin ve eğitimlerinin yetersiz oluşu da benim deneyimlediğim başka bir nokta. Bir şantiyemde iş güvenlik eğitimine girdik, ‘uzman’ olan arkadaşımızın işçilere ilk sözleri, “Ölmeyin, ölürseniz karınız başkasıyla evlenir” oldu.

Son çalıştığım işyerinde şantiye koridorlarında dolaşan fare, böcek, vb. haşere istilasından şikayetçi olduk, az kalsın ölüyorduk. Şantiye yönetimi belediye ekiplerine haber vermiş, onlarda taşeron ofislerine taze hava üfleyen fanın önüne zehri koyup tüm kata zehir soluttular. Böyle bir durumda koşarak iş güvenlikçilere gittim, “ne yapıyorsunuz bizi zehirliyorsunuz” dediğim de “bu konuyla bizim bir ilgimiz yok, bu belediyenin işi” yanıtını aldım. Bizim sağlığımız yerine işin sağlığı ile ilgilenen uzmanlarda devlet politikasının iyi işlediğinin bir kanıtı olsa gerek…

Selma Eroğlu (Makina Mühendisi)

*YTÜ Mezunlar Derneği “Hepimiz Yıldızlıyız” etkinliğinde yapılan sunumdan özetlenmiştir.

Konu hakkında yorumunuzu yazın...