Ana sloganı herkes bilir “dolapta zıkkımın kökü sokakta isyan var”. 14 Şubat eyleminde (nasıl da güzel bir çalımdır 14 Şubat’ın artık bir eylem günü olması) bu slogan atılırken arkadaşım Hevi, “ay valla burada zıkkım yerine şöyle içten bir ‘kuzzulkurt’ olsa sloganda fena mı olur” diye patlatınca bende bu slogan böyle yerini aldı.
Pandora’nın kutusu ne zaman açıldı? Hatırlayan var mı? Peki şimdi neredeyiz? Neler oldu da şu anda içerisinde bulunduğumuz coğrafyayı tanımlamaya çalışırken sürekli distopya kitaplarına referanslar verir olduk. Gözlerimi açsam Zamanın Kıyısındaki Kadın Connie’nin telepati kurduğu dünyaya uyanır mıyım? Yok yok bu yazıda distopik öğelerin, eşitsiz yasaların-yaklaşımların yeniden üzerinden geçmek istemiyorum. Virgina Wolf’un ‘aman canım takma sen, ne derse desin deyyus, senin kendine ait bir odan olsun, gönlünce yaz’ demesine referansla mecramız ‘kadın mühendisler’in Empire Strikes Back serisinde umuttan bahsedelim değil mi ama?


Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada, mevcut sistem, içerisine düştüğü krizden çıkmak için çırpınırken ilk göz koyduğu şey kadınların binbir mücadele ile elde ettikleri hakları. Buna karşılık da tüm dünyada kadınların kazanımlarına sahip çıktığı, isyanı büyüttüğünü görüyoruz. İzlanda’dan ABD’ye, İrlanda’dan Kore’ye, İspanya’dan Filistin’e, İran’dan Arjantin’e… birisini söylesem diğerinin hatrı kalır kocaman eylemler örgütlendi. Kürtaj hakkı talebiyle, eşdeğer işe eşit ücret talebiyle, kadına, lgbti+’lara yönelik şiddete artık yeter bir kişi daha eksilmeyeceğiz diyerek bedenine kimliğine sahip çıkan milyonlarca kadın sokaklarda. Farklı coğrafyalarda farklı gündemler ön plana çıkarılması ile birlikte aynı zamanda 2016 yılının ikinci yarısından bugüne uluslar arası kadın hareketinin birbirinin sözünü gözetir, birbirini takip eden, birbiri ile temas kuran bir çalışma tarzı söz konusu. Enternasyonalist bir feminizmin doğduğu da tespitler arasında. Feminist söz büyüyor, dünyada bir heyula dolaşıyor.

Bu yoğun eylemliliklere kadın grevi çağrıları eklendi. Özellikle 2018’de İspanya’daki feminist grev (Huelga Feminista) başta olmak üzere gerçekleşen grevleri heyecanla takip ettik. 2019’a geldiğimizde uluslar arası çağrıya kulak veren onlarca ülke olduğunu görüyoruz. Bu sene birçok ülkede feminist grev gerçekleştirilecek. Feminist grev, genel grevin de ötesinde bir anlam taşıyor ve kadınlar yalnızca ücretli işlerini değil, ücretlendirilmeyen ev içi emeklerini de durduruyor, üretim ve yeniden üretimden gelen güçlerini kullanıyor.
Türkiye’de de ağır baskı ortamına karşın kadınlar seslerini yükseltmeye, sokaklar bizim demeye devam ettiler. AKP İktidarı’nın haklarımızı elimizden alma girişimlerine karşı kadınlar isyanı büyüttüler. Feministlerin, kadın hareketinin birlikteliğini güçlendirdiği ve herkese umut veren çalışma kuşkusuz Kadınlar Birlikte Güçlü oldu.
Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem grubunun çağrısı ile 27 Ocak 2017’de bir araya gelen feministler ve kadın örgütleri birlikte politika yürütmenin zeminini aradılar. Bizler de kadın mimar, mühendis, şehir plancıları olarak, TMMOB İstanbul İKK Kadın Komisyonu ile bu çalışmanın parçası olduk. Öncelikle “Tek başına olmaz Hayır, 8 Mart’a doğru kadınlar birlikte güçlü” kampanyası planlandı. Toplantıların çok dinamik geçtiği ve birbirimizi dinlediğimiz, birbirimize temas ettiğimiz bir alan olması çalışmaların da nitelikli olmasını sağladı. İlk iş olarak 14 Şubat’ı, ardından 8 Mart’ı güçlendirecek illerle eş zamanlı bir 25 Şubat eylemi organize edildi. 8 Mart sonrasında 200 kişilik bir toplantı ile kampanya sonlandırıldı ama Kadınlar Birlikte Güçlü bir haberleşme ağı olarak varlığını sürdürmeye, ihtiyaç durumunda buluşma zemini yaratmaya devam etti. Bunun karşılığı illerde farklı farklı oldu. Kimi il mevcut platformları ile devam ederken, kimisinin hareketlendiği, kimisinin de Kadınlar Birlikte Güçlü adı ile devam ettiği bir süreç oldu. Özellikle 24 Haziran seçimlerinden sonra bir birliktelik ihtiyacı yeniden doğdu. Haklarımıza karşı saldırılar hızlanmıştı, AKP kadın hareketinin gücünü görmüş buna karşın kendi örgütlenmesini öne çıkarmaya çalışırken kadın hareketinin, yıllardır Türkiye’de kadın hareketi tarihini sahiplenenler olduğunun altını çizmemiz gerektiği yönünde gelen önerilerle bir iller arası kadın buluşması için çalışmalar başlatıldı.
İller arası kadın buluşmasına doğru giden yolda iller kendi problemlerini gündemleştirdikleri buluşmalar yaptılar ve 5-6 Ocak’ta İstanbul’da 800’ün üzerinde bir katılımla umut dolu bir kadın buluşması gerçekleşti. Hep birlikte hem birbirimizin gündemlerini dinledik, hem bugüne dek birlikte neleri yaptık, neler eksik kaldı, birlikteliğimizi güçlendirmek için neler yapabiliriz üzerine kafa yorduk. Bu yoğun ve kıpır kıpır geçen iki gün hepimize umut olmuştur. 5-6 Ocak’tan da aldığımız enerji ile bizleri suskun, geri çekilmiş görmeyi bekleyenlere inat kadınlar mücadeleyi büyütüyor.
5-6 Ocak buluşmasının öne çıkan önerileri 8 Mart’ın kadınlar için ücretli izin günü olması ve Uluslar arası Kadın Grevi’ne ses vermek oldu. Ve kuşkusuz ki ana söz birlikteliğimizi güçlendirmek büyütmek oldu.
8 Mart geldi çattı, Feminist Gece Yürüyüşü tüm ihtişamı ile bizleri bekler. Taksim’i ışıl ışıl, rengarenk bir geceye boyadığımız, kahkahalarımızla, birbirimize sarılarak sokakları doldurduğumuz bugün hepimizin içini kıpır kıpır etmiyor mu? Her günü 8 Mart yapmak bizlerin elinde. Ben bu satırları yazarken 2. Köprüye “Yaşasın 8 Mart Yaşasın Feminizm.” yazıldı lazerle, nasıl umutlu olmayalım. Öyle ya bu senenin şiarı “Patriyarkayla uzlaşmıyoruz. Bu bir feminist isyandır”… Bu da iktidara dert olsun ☺
Kadınlar Birlikte Güçlü’nün 8 Mart Uluslararası Kadın Grevi’ne ses veren metninden bir alıntı ile bitirelim, ağzımız tatlansın: “…dünyanın dört bir yanından kadınlarla seslerimizi birleştirip, patriyarkanın tekerine çomak sokacak bir çığlık patlatıyoruz: Kadınlar durursa, hayat durur!”

Selin Top (Kimya Mühendisi)

Konu hakkında yorumunuzu yazın...